Büyük Deesis: 12. yüzyılın ilk yarısına ait üç azizle süslenmiş bir üst yapı, Bizans kilise sanatının tipik bir örneğidir.
Bizans teolojisinin merkezinde, basit estetik ifadenin ötesine geçen bir felsefi meydan okuma ortaya çıkmaktadır: maddi dünya nasıl ruhsal bir ifşaya dönüşebilir? Mimari bir unsur olarak, görünür ile görünmeyen, dünyevi ile kutsal arasında aracılık eden bu yapı, insanlık tarihindeki en radikal sanatsal çözümlerden biridir. Büyük Deesis, teolojik ve ikonografik bir program olarak, azizlerin aracılığıyla mutlak olanla iletişim köprüleri kurmaya çalışan bir toplumun karmaşıklığını açığa çıkarmaktadır.
İncelediğimiz bu tarihi anıt (Epstein), 12. yüzyılın ilk yarısına ait bir üst yapı parçası olup, Ermitaj Müzesi’nde korunmaktadır. Bu eser, Bizans üst yapısının basit bir mimari ayrımcılıktan, dua aracılığıyla aracılık teolojisini içeren karmaşık bir ikonografik programa evrildiği geçiş döneminin bir örneğidir. Temsili yapılan üç aziz – havari Filippos ve asker azizler Teodoros ile Dimitrios – yalnızca süsleyici unsurlar değil, aynı zamanda farklı ruhsal erdem ve dünyevi varoluş biçimlerini simgeleyen felsefi varlıklardır.
Mimari Felsefe ve Mekansal Diyalektik
Azizlerin, çift sütunlar üzerinde yükselen kabartmalı kemerlerin altında düzenlenmesi, tapınağın kozmolojik bir mikrokozmos olarak algılanışını ortaya koyan bir programatik anlayışı yansıtır. Sütunlar, belirgin bir düğüm oluşturarak, maddi gerçekliği metafizik boyutla bağlayan sembolik eksenler işlevi görmektedir. Bu mimari çözüm, Bizans düşüncesini derinlemesine etkileyen temel bir felsefi soruyu yansıtır: Sonlu olan nasıl sonsuz olanı işaret edebilir?
Azizlerin üçlü düzeni, Hristiyan ontolojisinin üçlü yapısına karşılık gelen önemli bir teolojik ilkeye dayanmaktadır. Merkezdeki aziz, daha gösterişli giysilerle donatılmış olarak, Bizans dünyasının hiyerarşik anlayışını yansıtan bir egemenlik konumundadır; burada varoluşun her aşaması, belirli bir ilahi lütuf ve dünyevi güç seviyesine karşılık gelir. Bu ikonografik düzenleme, dünyevi düzenin gerekliliği ile ruhsal aşmanın arayışını uzlaştırmaya çalışan bir toplumu simgeler.
Askeri Azizler ve Dünyasal Tanıklık
Askeri azizler Teodoros ve Dimitrios‘un bir genişletilmiş Deesis üst yapısında varlığı, Bizans teolojisinin çok boyutlu doğasını açığa çıkarır; bu teoloji, ruhsal ve maddi dünya arasındaki basit bir karşıtlıkla yetinmez. Zırhları, beyaz ve mavi noktalarla süslenmiş olarak, Hristiyanın dağılma ve düzensizlik güçlerine karşı yürüttüğü ruhsal savaşın sembolik referanslarını oluşturur.
Aziz Dimitrios’un, geleneksel bir şekilde sakalsız olmasına rağmen bıyıklı tasvir edilmesi, Bizans İmparatorluğu’nun çok kültürlü gerçekliğini yansıtan yerel gelenekler veya belirli teolojik vurguları işaret eder. Kalın kaşlar ve yanaklardaki belirgin kırmızı lekeler, figürlere basit tipolojik temsili aşan bir psikolojik yoğunluk kazandırır; bu, sanatsal bir felsefe ile aziz kişiliğinin içsel dünyasını açığa çıkarmayı hedefler.
Apostolik Tanıklık ve Eskatolojik Bakış
Havari Filippos, apostolik geleneğin temsilcisi olarak, ikonografik programa Hristiyan umudunun eskatolojik perspektifini açan bir boyut ekler. Beyaz giysisi, askeri azizlerin çok renkli kıyafetleriyle tezat oluşturarak, ruhsal tanıklığın farklı yollarını simgeler: bir yandan dünyaya aktif müdahale, diğer yandan kozmik aşma yoluyla mesafeyi temsil eder.
Bütünsel kompozisyon, genişletilmiş Büyük Deesisin bir parçasıdır; bu ikonografik program, kilise ibadetinin dua boyutunu daha geniş bir teolojik çerçeve içinde ilahi merhametin açığa çıkmasına yönelik bir hedefle birleştirir. Azizler, yalnızca aracılar değil, ilahi ve insani arasında sürekli devam eden bir kozmik dramın canlı unsurlarıdır.
Eserin sanatsal işlenişi, maruz kaldığı hasarlara rağmen, 12. yüzyıl Bizans sanatının etkileyici estetik kalitesini korumaktadır. Athos Dağı’ndan gelen bu eser, ruhsal bir otantiklik kazandırmakta; çünkü Athos, Bizans estetiğinin evrimine belirleyici bir şekilde etki eden teolojik ve sanatsal yaratım merkezi olmuştur.
Bu arkeolojik anıtın incelenmesi, ruhsal arayış ile dünyevi gerçekliği uzlaştırmayı başaran bir toplumun karmaşıklığını açığa çıkarır; bu toplum, insan varoluşunun ve mutlakın arayışının sonsuz sorularını modern bilinçle konuşmaya devam eden bir sanatsal dil yaratmıştır. Bu tarihi belgeleri inceleyerek, yalnızca geçmiş bir dönemin estetik felsefesini değil, aynı zamanda sanat aracılığıyla ruhsal aşma arzusunun zamansız boyutlarını da keşfetmekteyiz.
Kaynakça
Epstein, A.W. “Orta Bizans Kutsal Alanı Engeli: Templon mu İkonostasis mı?” British Archaeological Association Dergisi 134 (1981): 1–28.
Freeman, Evan. “Geç Bizans doğalcılığı: Ayasofya’nın Deesis mozaği.” Smarthistory, 2021.
Freeman, Evan. “Bizans Dünyası.” ARTS 101: Prehistorik Dünyadan Orta Çağ Dünyasına Sanat ve Mimari, 2025.
Historyen. “Deesis Mozaği: Bir Bizans Başyapıtı.” Historyen, 2024.
Melvani, Nicholas. “Athos Dağı’nın Orta Bizans Kutsal Alanı Engelleri: Templon ve İkonostasis.” Academia.edu, 2015.
Obraztsova, Kseniia B. “12. – 13. Yüzyıl Bizans Templonunun Dekorasyon Sistemindeki Deesis Kompozisyonu.” Sanat Teorisi ve Tarihi Üzerine Güncel Problemler 7 (2017): 232–240.
Obraztsova, Kseniia B. “12. – 13. Yüzyıl Bizans Templonunun Dekorasyon Sistemindeki Deesis Kompozisyonu.” ResearchGate, 2017.
Askeri aziz, beyaz ve mavi noktalarla süslenmiş zırhı ile ruhsal savaşın ifadesidir.
Havari Filippos, sol üst kısımda beyaz giysiyle, apostolik geleneği ve ruhsal saflığı simgeler.
